Sivas’tan Ankara’ya gidiş hazırlıkları sırasında
Character Size
Sivas’tan Ankara’ya gidiş hazırlıkları sırasında
Atatürk ve Temsil Heyeti üyelerinin Sivas’tan Ankara’ya gidiş hazırlıkları sırasında:
Ve nihayet söz Ankara’ya gitmek konusuna gelince, bana hitaben :
-"Günler yaklaştı, hazırlık nasıl?" Dedi.
Aramızdaki konuşma şöyle devam etti:
Ben –"Ne hazırlığı, para nerede?"
Mustafa Kemal Paşa – (Biraz düşünerek) "Marifet onu bulmakta…"
Ben –"Bulduğum çareleri kabul etmiyorsunuz."
Mustafa Kemal Paşa – "Bankalardan, rejiden filan para almak mı?"
Ben – "Ben başka çare bulamadım; varsa söyleyiniz."
Mustafa Kemal Paşa –"Bankalardan olmaz, düşmanlarımıza yeni bir propaganda ucu veremeyiz. Bankaları soyuyorlar diye söylemedikleri kalmaz. Başka bir çare düşünelim."
Ben –"Pekala, Heyeti Temsiliye namına değil, şahsım adına herhangi bir bankadan borçlanma yapamaz mıyım?"
Mustafa Kemal Paşa –"Anlamadım. Ne suretle ve hangi bankadan?"
Ben –"Osmanlı Bankası direktörü Mösyö Oskar Şmit pek eski bir ahbabımdır. Babası Mösyö Şmit Edirne’de şimendifer doktoru idi. Oğlu da biz yaşta olduğundan o zamanki ecnebi kulüplerinde görüşürdük; şimdi burada Osmanlı Bankası direktörüdür, birkaç defa görüştük. Hatta geçende evinde beni yemeğe bile davet etti. Türk dostu bir zattır:
“Trakya’da doğdum ve büyüdüm ve yaşadım. Türklerin büyük bir millet olduğuna ve her şeyi yapacak bir kuvvet ve kudreti haiz olduğuna kalben inanmışımdır. Bu defa giriştiğiniz mücadeleyi de başaracağınıza eminim, deyip duruyor ve, benim elimden de bir hizmet gelirse ifasına hazırım, gerekirse memuriyetimi bile terk ederim.” tarzında bir cesaret gösteriyordu. Ben ondan şahsım namına bin lira borçlanacağımı kuvvetle ümit ediyorum; bu da caiz değil mi?"
Mustafa Kemal Paşa –"Peki ama, şahsım namına ne demek, ne imza atacaksın ?"
Ben –"Bitlis eski valisi Mazhar Müfit imzasiyle."
Mustafa Kemal Paşa –"Böyle olabilir; fakat Kuvayı Milliye, Heyeti Temsiliye isimleri senette kesinlikle her ne suretle olursa olsun yazılmamalı."
Ben –"Tabii."
Mustafa Kemal Paşa –"Bu suretler aklıma uygun geliyor; bırak ki yine bankadan Mazhar Müfit para almış demeyecekler, Heyeti Temsiliye almış diyecekler ya, artık bu kadarı da fazla bir vehim olur."
Bu suretle para meselesini hallettik. Yani aramızda hallettik. Bakalım direktör böyle bir imza ile bize para verecek mi? Banka usullerine uygun mı? Her ne ise, bir deneyecektik.
Sonra sözü otomobillere getirerek :
-"Üç otomobil var ama, ne haldeler? Bunları bir muayene ettirsek. Bizi Ankara’ya götürebilecek mi? Eşyalar, maiyet emirberleri ve kalem heyeti tabii arabalarla gidecek. Şimdi kimler var? Rauf Bey, misafirimiz Alfred Rüstem Bey, sen, Şeyh Fevzi Efendi, Hakkı Behiç, yaver Muzaffer ve Cevat Abbas, Bedri, katibi umumi Hüsrev Bey (Berlin sefiri), Doktor Refik (Saydam) ve saire. Hüsrev Bey’i hareketi düzenlemeye tayin edelim; otomobillere taksimi, yollarda hareket ve durma saatlerini ve günde ne kadar mesafe kat edebileceğimizi, geceleri nerelerde kalabileceğimizi inceleyip ve hesap etsin. Yol masraflarını da siz Hüsrev ile görüşerek tesbit buyurunuz. Benzin lâzım, şu lâzım, bu lâzım; bu teferruatı Hüsrev Bey düşünür. Kendisi erkanıharp binbaşısıdır, başından böyle hareketler çok geçmiştir".
Mustafa Kemal Paşa bu yol meselesi hakkında Hüsrev Bey’i çağırarak uzun uzadıya görüştüler. En güç mesele, benzindi. Nereden alacaktık?. Hatta paramız olsa bile… Ya lâstik?. Müzakere uzadıkça uzadı; nihayet bunlar hepsi var, farz edelim, ya para?. Mustafa Kemal Paşa çok sıkıldı, ayağa kalkarak :
-"Yahu dedi, bunca mühim meseleler, isyanlar, şunlar bunlarla uğraştık, kararlar verdik, emin olunuz bu kadar sıkıldığım olmadı. Ankara’ya gideceğiz; köhne, körükleri parça parça, bu kışta, karda binilmesi doğru olmayan otomobillere razı oluyoruz, fakat benzin, lâstik, para bulamıyoruz. Fakat elbette bunlara da çare bulacağız."
Hüsrev Bey –"Ben otomobilleri biliyorum, lâstikler dolmadır, yalnız bir tanesi değil; sonra karpit fenerlidir."
Ben –"Amerikan mektebinde benzin, lâstik çok; geçenlerde müdiresi Mis cenapları mektebi gezdirirken ambarını da gördüm. On çiftten fazla lâstik ve belki yirmi otuz teneke benzin vardı."
Mustafa Kemal Paşa –"Bundan bize ne?"
Ben –"Bize mi ne? Parasını verir, satın alırız; parasını vermezsek borç alır, sonra Ankara’dan parayı göndeririz."
Mustafa Kemal Paşa –"Evvelâ para bul da sonra ahbabın olan Mis cenaplarına gider, lüzumu kadar lâstik ve benzin satmasını görüşürsün. Öyle Ankara’dan göndeririz filân yok ha. Bir de askeriye de bize biraz benzin verebilir."
Bu sırada kapı vuruldu. Hakkı Behiç elinde birkaç kağıtla içeri girdi. Bu kağıtlar bazı tamimlerle İradei Milliye gazetesine bir makale idi. Bunlar okundu. Mustafa Kemal Paşa Hakkı Behiç Beye hitaben :
-“Behiç Bey, artık Ankara’ya hareket zamanı yaklaştı. Yol için, para için görüşmekteyiz. Nasıl gideceğiz? Mazhar Müfit Bey para yok deyip duruyor. Hakkı Behiç Bey: “Para işine benim aklım ermez efendim, yazı işleri olur ise ne ise, Ankara’ya gitmek meselesini zaten karar altına aldık. Tabi gidilecektir,” dedi. Ben de: “Tabii gidilecek, fakat bu gitmeyi temin edecek paradır.”
Bu hususta ben fikrimi söyledim. Paşa da fikrini söyledi. Hakkı Behiç Bey her ikimize de hak verdi. Fakat en son karar şahsım namına para almakta toplanmış gibi idi.
Ben ertesi gün bankaya gittim. Direktör Mösyö Oskar’ın hasta olduğunu, iki gündür bankaya gelmediğini öğrendim. Daha hareketimize dört beş gün var, o vakte kadar iyileşir, diyerek Amerikan mektebine gittim. Müdire her zamanki gibi beni büyük hürmetle kabul etti. Odasında oturduk, çay ısmarladı. Şundan bundan biraz bahsettikten sonra, ben hareketimizin yaklaştığını, fakat benzin ve lâstik bulmakta güçlük çektiğimiz ve mümkün olur da bedeli karşılığında bize bu konuda yardımda bulunacak olurlarsa müteşekkir kalacağımızı söyledim. Müdire: “Kolay. Para ne demek? Biz benzin ve lâstik satıcısı değiliz. Hele çayınızı içiniz. Siz seversiniz, şu puroyu da tüttürünüz.” diyerek güzel cinsten önüme bir puro kutusu koydu. Ben hayretle bir sigaralara, bir de Müdireye bakınca: “Efendim biz ne sigaret ve ne de sigara içmeyiz. Bunlar bize Amerika’dan gelir. Sebebi de, buradan geçecek vatandaşlarımız bunlardan mahrum kalırlarsa kendilerine yardım içindir. Bugünler gelen giden ve böyle bir müracaatta bulunan yok. Kısmet sizinmiş, kutusu ile takdim edeyim size, yolluk bir hediyemiz olsun.” Dedi. Doğrusu ben bu nefis puroları memnuniyetle kabul ederek, teşekkürlerde bulundum.
Hemen altmış yaşında olan Müdire bir uzun nutka başladı. Senelerce Türkiye’de bulunduğundan Türkçe’yi güzel söylüyordu. Sivas’taki mektebi hakkında pek centilmence hareket ettiğimizden, şöyle himâye, böyle muhafaza ettiğimizden bahisle Kuvayı Milliye’nin yağmacı, çapulcu olmayıp tamamen vatanı kurtarmak için çalıştıklarını söyledi ve teşekkürlerinin Mustafa Kemal Paşa’ya iletilmesini rica etti.
-“İki çift iç lâstik ile iki çift dış lâstiği ve altı teneke benzin de emrinize hazırdır, aldırınız!” dedi. Gerçi para için ısrar ettim. “Lütfen faturasını gönderiniz de almaya gelecek adamla parayı takdim edeyim” dedim. Çünkü bende, hatta ikametgâhtaki kasamızda bile bunu ödeyecek paramız yoktu. Osmanlı Bankası direktörünün bankaya geldiği gün alacağımız ümit ettiğimiz paradan gönderecek ve o vakte kadar lâstikleri, benzini almak için mektebe tabii ki adam göndermeyecektik. Kadın tekrar ısrar ederek, paradan bahsetmeği hakaret sayacağını ve para göndermeğe kalkarsak ne lâstik ve ne de benzin veremeyeceğini kesin bir dille anlattı. Ve derhal adamlarına emirler vererek bunları akşama bize götürmelerini söyledi. Teşekkür ile ayrıldım. Filhakika akşama lâstikler ve bir araba ile de benzinler geldi. Biz de gerekenlere teslim ettik. Mustafa Kemal Paşa : “Şimdi para almıyorlar ama, Amerika’ya, Türkler zorla aldılar, diye bir döneklik yaparlar mı acaba? Buna mahal kalmamak üzere sen Müdireye: “Lâstikler ve benzin de geldi, teşekkür ederiz. Fakat şifahen söylediğim gibi bunların kaç kuruş tuttuğunu ve parasını derhal takdim etmek üzere, hatta hamal ve araba paralarının da ilâvesini ve hareketimiz yakın olduğundan acele cevap verilmesini” bildiren bir yazı yaz, tabii o yazısıyla para almayacağını bildirir. Bunu belge olarak sakla. Hakikaten biz parasız istemiyoruz onlar almıyor, evet ama, ileride ne olur ne olmaz, onların, bizim ısrarımıza rağmen para almadıklarına dair elimizde bir belge bulunsun.
Çok ince düşünen Mustafa Kemal Paşanın bu uyarısını yerine getirdim. Gerçekten Müdire cevap verdi; Para ile benzin, lâstik satmak kendileri için mümkün olamayacağını ve bu kadarcık hediyenin kabulünü ve para vermek hususunda ısrar edilmemesini ve hatta kendi ihtiyaçlarından keserek daha da takdime hazır olduğunu ve hayırlı yolculuklar dilediğini ve Mustafa Kemal Paşa’ya hürmetlerinin takdimini ve vatani hizmetimizi takdirle, başarılarımızı diliyordu.
Fakat biz de aldığımızdan fazla istemedik. Hakikaten Müdirenin bu hizmeti, yardımı bizi mütehassis etti. Ne yazık ki Müdirenin ismini not defterimde yazmamışım ve bir türlü de hatırlayamıyorum. Zira Müdire hanım deyip duruyorduk.
Kaynak: Erzurum’dan Ölümüne Kadar, Atatürk’le Beraber, Mazhar Müfit Kansu, Ankara 1966, Sayfa: 481