Atatürk, Bir Otuz Ağustos Sabahı Tebriklerini Kabul Ettiği Misafirlerine Neler Söylemişti?
Character Size
Atatürk, Bir Otuz Ağustos Sabahı Tebriklerini Kabul Ettiği Misafirlerine Neler Söylemişti? Ercüment Ekrem Talû'nun bir hatırası
ATATÜRK, BİR OTUZ AĞUSTOS SABAHI TEBRİKLERİNİ KABUL ETTİĞİ MİSAFİRLERİNE NELER SÖYLEMİŞTİ?
Ercüment Ekrem Talû'nun bir hatırası
29 Ağustos 1928...
Dolmabahçe Sarayı'nın üst katındaki büyük salonun, sofra başındayız. Meclis fazla kalabalık değil, Ebedî Şef o geceki dâvetlilerini önce kütüphanesinde kabul etmiş, birkaç gündür kendi kendine devam ettiği fikrî mesaiye dair onlara malûmat vermişti.
Büyük Şefi o sırada işgal eden mesele harf inkılâbı idi. Arap alfabesinin arzeylediği güçlüklerle Türk irfan hayatında bir inkılâp yapmaya, Türk kültürünü ileri götürmeye ve yaymaya imkân göremiyordu. Bunun için bir çare arıyor, kendi kendine denemeler yapıyordu.
Birer birer bu husustaki nâçiz düşüncelerimizi sormak ve ne kadar kıymetsiz de olsa dinlemek lûtfunda bulundu.
Derken sofraya geçtik. Orada da aynı mübahase devam etti. Lehte de aleyhte de söylenenler vardı. O, müstesna dehâsının yüce kudretiyle ve eşsiz mantığının kudret ve vaizliğiyle davasını müdafaa ediyordu. Harf inkılâbının en çetin muarızlarını ikna ediyordu.
Bu câzip mübahase saatlerce ve hep aynı hararetle devam etti. Nihayet, tasavvur edilen inkılâbın lûzumunda herkes ittifak etmiş, bunun şekli o gece hemen hemen kararlaşmıştı.
Artık sabah oluyordu. Salonun denize bakan pencerelerinden ilk şafak hüzmeleri içeri süzülmeye başlamış, karşı yamaçlar peyderpey belirmekte idi.
Onun hatırasını tarihe bizzat malettiği 30 Ağustos güneşi memleket ufuklarında bütün parlaklığıyla yedinci defa doğuyordu.
Ebedî Şefin dâvetlileri birer birer sofradan kalktılar, tâzimle yanına yaklaşarak mübarek ellerini öpmek üzere müsaade istediler.
- Hayrola? dedi, gidiyor musunuz?
- Hayır; gideceğimizden değil, efendimiz bugün Zafer Bayramıdır. O şerefli zaferi Türk milletine kazandıran yüce başbuğa tebriklerimizi arzetmek istiyoruz.
Ebedî Şef hemen ayağa kalktı... Çelik bakışlı gözleri bir an için, tarihin enginlerine dahar gibi oldu... Hafif sislendi... Sonra etrafında bir tâzim halkası çeviren misafirlerine dedi ki:
- Arkadaşlarım! Teşekkür ederim. Tebriklerinizi 30 Ağustos zaferinin hakikî âmilleri bulunan Türk kumandan, zabit, küçük zabit ve erlerinin mübeccel adlarına kabul ediyorum.
Ne yazık ki o gün, orada sonsuz vatan ve istiklâl aşkı ile aslan gibi harbedip, mukaddes yurdun âtisini kanlarıyla tarsin eden mübarek şehit ve gazilerimizin adlarını yeğân yeğân belliyerek tesbit edemedik. Lâkin onların, kül halinde, gelecek nesillerin hayranlığına ve tebciline hak kazanmış bir müşterek adı vardır: Türk Ordusu.
Bugün kutlamak kadirşinaslığında bulunduğumuz büyük zafer münhasıran onundur! Türk ordusu ve Türk milleti varolsun!
Tarihin en büyük adamının bu sözlerini hepimiz huşu ile ve heyecanla dinleyerek, hafızalarımıza nakşetmeye çalışırken, açık pencereden salona süzülen ve mübarek Anadolu'nun dağlarından kopup gelen hafif sabah rüzgârı, onun asîl alnına yurdun tebriklerini bir buse halinde konduruyordu.
Kaynak: 30 AĞUSTOS HATIRALARI, Dizgi-Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A. Ş. Baskı: Çağdaş Matbaacılık ve Yayıncılık Ltd. Şti. Ağustos 2000 Nurer UĞURLU başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır.