Mustafa Kemal Atatürk ayakkabılarını yaptırdığı Altın Çizme'den çıkarken, İstanbul. (05.09.1934)
Mustafa Kemal Atatürk ayakkabılarını yaptırdığı Altın Çizme'den çıkarken, İstanbul. (5 Eylül 1934)
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri, Zevkleri ve Giyim Kuşamı:
Atatürk her şeyiyle bir hükümdarı andırırdı. Gözlerinin içine katiyen bakılamazdı. Sanki güneş şuası gibiydi. Endamlı bedenine her giydiği elbise asker veya sivil elbise, ne olursa olsun gayet güzel yakışırdı.
Kumaş seçme ve giydiklerini yakıştırmada nadir insanlardan biriydi.
Askeri üniformasıyla dünyanın en büyük kumandanı gibi görünür, jaketatay ve fraklı haliyle de en büyük devlet adamı heybetinde olurdu.
Resmi kıyafetlerinin yanında günlük ve spor kıyafetlerine de fevkalade düşkündü. Bu kıyafetleri de ayrı bir hususiyet arz eder ve bu kıyafetlerine de çok özen gösterirdi. Bazı zamanlar bana veya diğer hizmetkar arkadaşlarıma "Nasıl, olmuş mu cucuk?" diye sorduğunu da hatırladım. Kısaca çok şık giyinirdi.
Ayakkabılarına da ayrı bir özen gösterirdi, çizmeleri, resmi davet ayakkabıları, spor ayakkabıları hep özeldi.
Atatürk, ilk subay çıktığı tarihten itibaren, Anadolu'ya geçinceye kadar ve de müteakiben reisicumhur olduktan sonra da dahil olmak üzere, ölünceye kadar kunduralarını Eminönü'ndeki, ama halen Beyoğlu'nda bulunan Altın Çizme Kundura Mağazası'na yaptırırdı.
Gayet güzel, çizme, kundura, iskarpin yapan bu sanatkar adamın yaptıklarını çok rahat giyer ve bunlar hiç deforme olmazdı. Tabii hepsi çıkarır çıkarmaz muntazaman kalıplarına konulurdu.
Küçük Ülkü'ye de kırmızı çizmelerini bu kunduracı yapmış ve bu vesileyle bir gün Dolmabahçe Sarayı'ndan, Florya'ya avdetinde Bahçekapı'daki dükkana uğramış, ayakkabıları almış ve bu dükkanın hemen yanı başındaki Ertuğrul Mağazası'ndan da, yine Ülkü'ye giyim kuşam alışverişi yapmıştı.
Bahçekapı'da ayakkabılarını yaptırdığı Altı Çizme'den çıkarken. (5 Eylül 1934)
Altın Çizme'den çıkıştaki fotoğraf (ben de hemen yanlarındayım), büyük ebatta, halen Tünel civarında bulunan ve Altın Çizme'nin yeğeni tarafından işletilen dükkanında hatıra olarak duvarda asılı durmaktadır.
Atatürk'ün en büyük özelliklerinden biri, giyim kuşamla ilgili hediye vermekti, ama bazen de yarı şaka yollu cimrilik yaptığını da Kılıç Ali Bey'den duymuştum. Bize anlatırdı ve gülerdik. Size şunu bunu vereceğim diye giyim odasına sokar, bazı şeyleri vermek üzere seçer, sonra da bakar bakar ve de vazgeçtim, der yollarmış.
Benimle de böyle bir hatırası vardır. Bir gece köşkteyiz. O günde ne davet ne de misafiri var diye ben kravatsız gelmiştim. Aniden bir misafir geldiği ve ziyafet sofrasının hazırlanması, benim de bulunmamın gerektiği söylenince ne yapacağımı şaşırdım. Sofracıbaşımız İbrahim, "Yahu Nuri, ne üzülüyorsun, Paşa'nın takmadığı, hiç kullanmadığı, beğenmediği onca kravat var. Ben müsaade alırım; sen git al bir tane, tak boynuna, tamam mı?" deyince hemen odaya gittim, hakikaten hiç beğenmediği için kullanmadığı kravatları, ayrılan bölümde öylesine duruyordu. Alelacele birini seçtim ve boynuma takıp çıktım.
O gece Türk dili ile ilgili sofrada konuşmalar çok ağırlıktaydı ve de benim onun için bulunmam özellikle istenmişti. Zira hep bahsettiğim gibi, dil çalışmalarında kara tahtaya hep benim çıkıp yazmamı isterdi ve bundan da keyif alırdı.
Malum üzere yemeğin ortalarında, beni çağırtıp tahtaya yolladı. Neyse, yazdık çizdik ve görevimi yapıp odadan çıkmaya hazırlanırken bana dönerek eliyle işaret ederek "Gel bakalım Nuri yanıma" dedi. Aklıma ilk gelen, acaba tahtada bir hatamı mı gördü, ondan mı beni çağırıyor oldu. Yanına yavaşça yaklaştım, eğil dedi ve kulağıma doğru "Sana kravatını alsın, kullansın dediysek, git en güzelini mi al dedik" demesiyle ben kıpkırmızı olunca, hemen gülümseyerek "Yahu ben bunu daha evvel hiç görmemişim, ama Nuri, sana da yakışmış, güle güle kullan" diyerek beni yolladı. Böylesine de gönlü pekti, şaşırtmayı, espriyi çok severdi.
Kaynak: Atatürk'ün Yanı Başında, Çankaya Köşkü Kütüphanecisi Nuri Ulusu'nun Hatıraları. Derleyen: Mustafa Kemal Ulusu, Doğan Kitap, Ekim 2008. ISBN: 978-975-991-954-2. Sayfa: 218-220